Erdem Genç, Adana Günaydın Gazetesi’ndeydi
Genç: Düşlerin sınırı yoktur
20 yaşında ne iş yapar insan? Ya öğrencidir ya da bir iş verenin yanında çalışır. Ama O, farklı bir yolu, patron olmayı tercih etmiş.
Düşündüğünüz gibi babadan kalma bir serveti yok, dişiyle tırnağıyla, kendi çabalarıyla başarmış ve hali hazırda 3 şirketin sahibi.
Eğlenerek para kazanıyor, sosyal yaşamını işe dönüştürmüş.
Türkiye’nin en genç patronu Erdem Genç ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. M3 Works’ü, başarı, başarısızlık hikayelerini, genç bir patron olmanın avantajlarını konuştuğumuz işte o röportaj…
Öncelikle sizi birazcık tanıyalım…
Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunuyum. Özyeğin Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyorum. Arada da Anadolu Üniversitesi Açık öğretim’den halkla ilişkiler ve işletme diplomam var. M3 Works kurumsal organizasyon şirketim, Park Kitap Yayın evi ve kafeler zincirimiz var. 20 Yaşında Patron olmak başta olmak başta olmak üzere 3 kitabım var.
Genç yaşta üç şirket ve üç kitap sahibi olmak nasıl bir duygu?
İyi, çok şükür.
Çevrenizden tepkiler nasıl?
BİRBİRİMİZİ MOTİVE EDİYORUZ
Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim mantığı vardır bendeki de o hesap. Ben arkadaşlarımı hep olmak istediğim yerlerden seçtim.Buna uygun derneklere vesaire gittim. Arkadaşlarım dediğimde genç iş adamları, ortaklarım… Tepkiler nasıl dersek de iyi, birbirimizi motive ediyoruz sürekli.
İşe başlayış serüveni nasıl ilerledi?
BABAMLA KAVGAMIZ SONRASI BAŞLADI
Babayla biz bir gün kavga ettik. Kavga sırasında da babam “sen bana muhtaçsın” şöyle böyle derken o anda “bir daha senden para almayacağım” dedim ve kötü bir şey oldu ertesi gün okulla ev arasının 45 dakika olduğunu öğrenmek zorunda kaldım yürüyerek. Sonrasında bir daha para almadım. Ama iyi oldu bu, para kazanmaya başladım. Küçük küçük organizasyonlarda yer aldım bir süre sonra da kendi M3 diye organizasyon şirketimi kurdum. Sonrasında kötü bir deneyim yaşadım bir konser organizasyonu yapacaktım o battı sonra ben kurumsal organizasyonlara geçmek istedim. Onunla ilgili bir yol buldum.Şimdi kurumsal organizasyonlar yapıyorum.
Biz hep özgeçmişinizde başarı hikayesi okuduk öz geçmişinizde. Hiç iflas ettiğiniz, batırdığınız bir iş olmadı mı?
BAŞARISIZLIKLARI BAŞARI BASAMAĞI YAPTIM
Tabi sürekli oldu. Ama onları anlatmak keyifli olmuyor, dinlemek de istemiyorlar. CV’nize hocanızdan yediğiniz dayakları yazmazsınız, aldığınız diplomaları yazarsınız. Ben de her yerde güzel olanları anlatıyorum. Önemli olan başarısızlık değil; başarısızlıklarından edindiğin tecrübeleri başarı basamağı haline getirmek ve kendine başarı grafiği oluşturmak. Daha önce bir minibüs kiralama işi yaptım, minibüs taksi diye İngiltere’de dil okulunda gördüğüm bir projeyi Türkiye’ye getirmeye çalıştım. O getirdiğim proje battı, olmadı. Ama o dönemde turizmde öğrendiklerimi bugün organizasyon işinde kullanıyorum. Oto yedek parça işi yaptı ama olmadı oto ticaretle ilgili bir şeyler yapmayı öğrenmiş oldum. Bir şeyleri hep denedim. Ama olacağına inandığınız için oluyor zaten.
Bir anda gelen bir başarı değil yani…
BİR ANDA GELEN BAŞARI DEĞİL TATMİNDİR
Bir anda gelen bir başarı, başarı olmaz, tatmin de etmez sizi. Mesela milli piyango çıkan adam şanslı hisseder başarılı değil. Zengin çocuklarını görseniz aralarında mutsuzların da olduğunu göreceksiniz. Çünkü başarıyla alınması gereken ona hazır sunuluyor. Belki de bundan mutlu olan Ali Sabancı’dır yalnızca. Sabancı ailesinden, Pegasus’u kurdu ve eminim bu durumdan çok mutludur.
Bu kadar yoğun bir tempo içerisinde sosyal yaşam nasıl ilerliyor?
SOSYAL HAYATIMI İŞE ÇEVİRDİM
Bu benim özel yaşamım zaten, ben çalışmıyorum şuan. Ben böyle bir özel yaşam tercih ettim. İnsan ilk iş kurarken 24 saatini işe adıyor. Başlangıçta evet yoktu bir sosyal hayatım ama ben sosyal hayatımı işe çevirdiğim için o konuda da bir tatminim var.
Eğlenceli de bir işiniz var…
EĞLENEREK PARA KAZANIYORUM
Evet resmen şirketleri eğlendirerek para kazanıyorum. Ama şirketlerin hayatları çok sıkıcı. Sabah 8 akşam 5 çalışıyorlar.Biz onları alıp Abant’a götürüyoruz, atölye, ritim çalışmaları yapıyoruz. Toplantılarını yine yapıyorlar ama biz bunu daha eğlenceli hale getiriyoruz. Birçok şeyle uğraşmayı, yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Ebru sanatını öğreniyorum mesela, ressam değilim ama resim yapmayı seviyorum. Dün İzmir’de bir seminerim vardı. Seminer günü gitmektense bir gün önce gidip arkadaşlarımla güzel vakit geçirdim.Zaman planlamasını yaparak hepsini yetiştiriyorum.
Kendi yayın evi çalışanlarınıza da böyle yapıyor musunuz?
Her 12 ay çalışanla istediği yere tatile gidiyorum ben. Mesela bu yaz Tayland’a, Rusya’ya, Hollanda’ya giden arkadaşlar oldu. Önümüzdeki süreçte İspanya planı yapan arkadaşlar var. Onlarla birlikte ben de geziyorum. Bana zaten yol arkadaşları lazım. Bizim yayın evi de M3’ün bir parçası sayılabilir. Yazı atölyelerini yayın evi yapıyor, organizasyonlarda çok ayrılmıyoruz yani.
Keşke dediğiniz oldu mu? Yani keşke şu işe girişmeseydim, keşke o sermayeyi şu yönde harcamasaydım dediğiniz…
MADDİYAT DÖNSE DE HARCADIĞINIZ ZAMAN DÖNMÜYOR
Oldu tabi. Uğraşıp emek veriyorsun. Hem emek hem zaman veriyorsun. Verdiğin maddiyatın dönüşü olabiliyor ama kaybettiğin zamanın dönüşü yok. Ama az önce de söylediğim üzere başarısızlıklarımı tecrübe olarak görüyorum.
Para sizin için ne ifade ediyor? Çok mu önemli?
ÖNEMLİ AMA HER ŞEY DEĞİL
Para önemli. Ama tabi her şey değil. Mesela diyelim ki ailemden biri rahatsız ve ben onun tedavisi için Dünya’nın neresinde hangi farklı yöntem var diye bakıp gönderebilirim. Evet sağlık en önemliydi ama bak o sağlık için de para gerek. Para önemli ama hani kendimi harap edecek kadar da değil. Bir arkadaşım var Çin’den civata getiriyor, benden kat be kat fazla kazanıyor ama saçları dökülmüş falan…
Evet şuan karşımızda duran kendini çok da yıpratmış bir patron değil.
Özel jetim de olmayıversin ama istediğim zaman yat kiralayabileyim. Yaşayacağım villa şehrin göbeğinde değil de birazcık uzakta oluversin. O yüzden onları çok dert etmiyorum.
Girişimcilik hakkında ne düşünüyorsunuz? Girişimciliğin bu kadar çok kullanılması, herkesin dilinde olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÇOK DİLLENDİRİLMESİNDEN MEMNUNUM
Kelime anlamıyla biraz dejenere oldu. Kendi işini biraz geliştirince girişimci oldum demek başka bir şey, bir de hem kendinize hem de topluma faydalı bir iş kurmak var. Benim o tercihim ikincisi ve bu potansiyel çok fazla değil. Ama girişimciliğin her yerde dillendirilmesinden rahatsız değilim, özendirilsin, mümkün olduğunca artsın. Birazdan seminere gideceğin 200-300 kişiden belki bir iki kişi girişimci olacak.
Sermaye mi inanç mı?
FİKİRLERİNİZİ PROJELENDİRİN
İnanmak da tek başına yeterli değil. Devlet destekleri vesaire var. Her yerde girişimciliğin dillendirilmesiyle insanlar birçok şey öğreniyor. Sermayeden daha önemli olan güzel bir fikir. Siz para verin demek kolay. Ama ne istediğini bilmeyen insanlar var. Yatırımcı sen bana şu kadar para ver dediğinde geri dönüt almak ister. Ama bir başkası bu fikri planlar, projelendirir ve sunar. Sonra diyorlar ki benim fikrimdi, çaldılar. Hayır çalınmadı sen geç kaldın. Ve seninki tam fikir değildi. Fikirden iş fikrine geçişte projelendirmek gerek.
Sürdürülebilir projeler yok.
Ben de var. Benim arkadaşlarım başarılı projelere imza atıyor. Senin çevrende var. Bence arkadaş çevreni değiştir (gülüşmeler)
Birazdan seminere gideceğim ve orada az önce de söylediğim üzere 3-5 kişi başarılı olacak belki. Ben o 3-5 kişinin yanında yer almayı seçiyorum.
Bundan sonrasında yapmayı planladığınız bir proje var mı?
AZ ÇALIŞIP ÇOK KAZANMAYI TERCİH EDİYORUM
Hırslarımı geçtim, hayatımı para kazanmaya dair perişan etmem bundan sonrasında. Çok çalışıp çok kazanmak değil de az çalışıp çok kazanmak üzere iş modelleri tercih ediyorum. Daha çok çalışıp kendimi yıpratıp yaşlanmak niyetinde değilim. Şirket şuan iyi bir konumda. Ciddi ödüller almaya başladık. Ben de kişisel olarak ödüller alıyorum. Dünya Turizm Formu’nda en iyi etkinlik tedarikçisi aldık. Bundan ötesi yok ki M3 için. Ya da ben Türkiye’nin en başarılı genci seçilmişim. Bundan ötesi yok ki. Yavaş yavaş uluslar arası iş yapmayı planlıyorum. Yazları yurt dışına çıkıyorum. Şirketi ilk kurduğumda da amaç uluslar arası iş yapmaktı zaten.
Katıldığınız seminerler sonrası gençlerin geri dönütleri nasıl oluyor?
HIZLI DÖNÜTLER ALDIM
Başlarda bu seminerlere katılma amacım bilginin zekatını ödüyormuşum gibi düşünüyordum. Nasıl yaptığımı anlatayım buradan da bir iki kişi heveslensin topluma bir faydam olsun diyordum. Sonra dönütlerini çok hızlı aldım. O kadar büyük etkiler beklemiyordum. Birinin çıkıp da sen benim idolümsün ya da senin sayende kurdum bu işi demesini beklemiyordum ama oldu. Vaktim oldukça bu faaliyetleri sürdürüyorum. Garip bir dönemden geçiyoruz zaten ben de bu süreçte hani terörü durdurmak gibi bir yeteneğim donanımım yok ama ben de işimi en iyi şekilde yapıyorum.
Bundan 20 yıl sonra kendinizi nerede görmek isterdiniz?
20 yıl sonrasını planlamadım…
Emeklilik mi?
Emekli olmayacağım, denedim olmuyor ( Gülüşmeler)
Son olarak söylemek istedikleriniz…
TUTKUYLA ÇALIŞIRSANIZ BAŞARI GELİYOR
Ben üniversite dışında nasıl girişimcilik yapılır bilmiyorum. Çünkü üniversite bittiğinde aile baskısı başlıyor. Askere git, çalış, evlen gibi… Bana zor geliyor üniversiteden sonra girişimcilik. Sevdiğin bir iş bulursan gece gündüz çalışmak sorun olmuyor, tutkuyla çalışırsan başarı geliyor. Düşlerin sınırı yoktur.
Teşekkür ederim…
Ben teşekkür ederim…