Basariligencler.com Sitesinde Yayınlanan Röportajım

M3 Works ve Ritmbox Kurucusu Erdem Genç: Sıkıcı sunumlardan kurtardık

Tarih:29/09/08

Şu bir gerçektir ki; çoğu iş eğlenceli değildir. Hatta işinin çok sıkıcı olduğunu söyleyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Çeşitli sebepler sıralanabilir bunun için; fakat bir netice vardır: Acı çektirmesi. Bazıları için ise, işleri tam bir eğlencelik. Örneğin; eğlence sektöründe çalışanlar eğlendirirken eğleniyor, eğlenirken işini icra ediyorsun. Tabii her işin kendine has sıkıntılarının olduğunu unutmamak gerekiyor.
Türkiye’de yeni bir eğlence kültürü oluşturmaya çalışan bir organizasyon şirketi var: M3 Works. Şirketin kurucusu olan Erdem Genç makine mühendisliği mezunu olmasına rağmen farklı bir sektöre dalmış tabiri caizse. Henüz 25 yaşında ve 3 şirketin ortağı olan Erdem büyük bir girişimciliğiyle genç nesile örnek teşkil ediyor bana göre. Kendisinin hareketli bir sektöre daha da hareket kazandıracağından eminim. Şirketlere sağladığı sunumlarıyla şimdiden prestijli bir şirket olduğu söylenebilir. Tanımaktan çok memnun olduğum Erdem’e buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunuyor, başarılarının devamını diliyorum…

Öncelikle Erdem Genç’i tanıtır mısın Başarılı Gençler okuyucularına?
1983 İstanbul doğumluyum. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunuyum ve Anadolu Üniversitesi AÖF Halkla İlişkiler de bu sene bitiyor. M3 Works Kurumsal Organizasyon şirketi ortağıyım. Derin ve Soul Shred gruplarında vokal yapıyor, biraz bas gitar, biraz da perküsyon çalıyorum. Dream Dergi’de ve Alternatif Gazetesi’nde de köşelerim var. Hayatından memnun, kimisi gerçekleşmiş çokça hayalleri olan henüz yolun başında biriyim.

M3 Works’u kurma fikri de nereden geldi? Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Biraz bahseder misin şirkettenizden?
İlk organizasyonumu lise mezuniyet balosuyla yaptıktan sonra üniversite müzik kulübünde aldım soluğu. YTÜ Rock Kulübü kurulmasında oldukça aktif rol aldım ve organizasyon deneyimlerim oldu. Sonrasında bu işi kendim için yapmayı düşündüm ve ticari konser organizasyonlarına başladım.
Web sitesi yapma yeteneğim de vardı. Daha önce evden veya part time olmak üzere bazı şirketlerle çalışmıştım. Bir gün Gittigidiyor’da bir şeyler satarken, satış sayfasını Ebay’de gördüğüm örneklere benzer şekilde dizayn ettim. Bu da Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü’nde çalışan bir doktorun dikkatini çekmiş ve kendi web sitelerini yapıp yapamayacağımı sordu. Piyango gibi bir şeydi benim için. O güne kadar okul harçlığı, belki biraz üstü gibi paralar kazanırken kendimi bir ihalede buldum. Babamdan borç alıp şık bir takım elbise, laptop, Cross kalem ve asistanım niyetine de bir arkadaşımla Zonguldak’ın yolunu tuttuk; ihaleyi aldık ve dönüşte borçları ödeyip şirketi kuracak kadar sermayem olmuştu. Ardından yine aynı yılda organize ettiğim Duman, Erkin Koray, Hayko Cepkin gibi önemli grupların sahne aldığı bir konserde epey zarar edince kurumsal işlere yönelmek gerektiğini düşündüm; şansım da yaver gitti ve şimdiki ortağımın imkân, deneyim ve fikirleriyle beraber takım çalışması yoluyla motivasyon konusunda uzman M3 Works’ün temelleri atılmış oldu.
Türkiye’de insan kaynakları departmanları genellikle işe alım ve işten çıkarma konuları dışında pek aktif değiller. Oysa bana göre bu departmanlar, şirketin en önemli sermayesi olan insan gücünün geliştirilmesiyle sorumlu olan can damarları. Bu anlamda birçok kurumsal şirket, ekiplerinin gelişmesi adına takım çalışması eğitimlerin gerekliliğinin farkında ve bu tarz eğitimler alıyorlar.
Amacımız, Türkiye’deki KOBİ’ler dahil olmak üzere tüm şirketlerin bu tarz çalışmaların önemine vakıf olmalarını ve eğitimlerimizdeki deneyimsel öğrenim (experimental learning) gibi atölyelerden faydalanarak insan kaynaklarındaki verimi en üst düzeye çıkarmalarına yardımcı olmak.

Ritmbox’ın organizasyon referanslarına baktığımda prestijli şirketlerin bile talepleri olmuş. Şirketler ne amaçla başvuruyorlar? Ne buluyorlar Ritmbox ile? Yaptığınız işin geri dönüşümü nasıl?
Ritim çalışmaları ile şirketlerde takım çalışması ve motivasyonun geliştirilmesi son dönemde popülerleşmeye başladı. Şirketlerin insan kaynakları departmanları bu tür eğitimlerin önemini zamanla daha da iyi kavrıyorlar. Bu tarz çalışmaları kendi ülkelerinde sürekli uygulamakta olan yabancı şirketler daha büyük bir ilgi gösteriyorlar ve bunun zamanla tabana yayılarak süreklilik kazanacağı inancındayım.
Geri dönüşlerimiz harika. Şöyle düşünün; iş dünyasında profesyoneller sürekli yoğun bir tempoda çalışıyorlar ve açıkçası çocuğun hobilerine, özel ilgi alanlarına ayıracak vakti yok veya oldukça kısıtlı bir zaman ayırabiliyorlar. İş yaşamında onlara küçük molalar verdirerek, ama iş yaşamından da koparmayıp; aksine sanat ve iş dünyasının ortak paydalarını göstererek katma değer ve birlikte kaliteli zaman geçirme olanağı yaratıyoruz. Bunun elbette getirileri büyük oluyor. Yaptığımız işe o kadar güveniyoruz ve o kadar olumlu geri dönüşler alıyoruz ki, şirketler tarafından izin verildikçe tüm çalışmalarımızın fotoğraf ve videolarını açıklamalarıyla web sitemizde yayınlıyoruz.

Yeni bir eğlence kültürü oluşturduğunuza inanıyor musun Erdem? Türkiye’de bir ilk olduğunuza göre Türk kültürüne bu uyumu hemen gösterebildiniz mi?
Tamamiyle yeni ve heyecan verici! Şöyle düşünelim: Eğlenmek için konserlere, tiyatrolara, sergilere gidiyoruz. Ama hep izleyeniz. Bizim projelerimizde ise perküsyonu çalan, tuale boya akıtan, şarkı söyleyen, sahnede olan sizsiniz! Bu durumda bu işten keyif almamanız mümkün mü? Hem de buna aylar süren çalışmalar sonunda değil, on beş dakika sonra ulaşabiliyorken. Bu metafor doğru yönlendirildiğinde tüm kurumsal mesajlarınız doğrudan veya dolaylı bir şekilde o kadar verimli iletiliyor ki… İngiltere’de bir tabir var “Death of Powerpoint” diye. Biz insanları bu sıkıcı sunumlardan kurtarıyor ve yepyeni bir yol sunuyoruz eğitim için.
Türk insanına uyum konusuna gelince; özellikle Ritmbox projemiz tam bize göre. Darbuka, tef, marakas gibi enstrümanlar kullanılıyor. Zaten bebekliğimizden beri dinlediğimiz ritmleri çalıyoruz. Yabancı gruplarla çalışırken de ağırlıklı olarak batı ve latin formlarını kullanıyoruz. Resim, dans, fotoğraf gibi çalışmalarda da yabancı olmadığımız doneler kullanılıyor. Çünkü çok zamanımız yok, onbeş dakika sonra sizin de bizimle birlikte üretiyor olmanız gerekiyor. İki saat sonra çıkan sonuçlara ise inanamazsınız!

Kurumsal atölyelerinizle şirketlerin yeni terapisti oldunuz sanırım. Kısaca eğitimlerinizden bahsedelim istersen. Bu eğitimlere bireysel başvurular olabiliyor mu, olacak mı?
Bu dönem beş projemizi lanse ediyoruz. Önümüzdeki dönemlerde bunlar geliştirilip artırılacak. Ritmbox interaktif ritm projesi bahsettiğim perküsyon atölyesi. Şirket korosu ise şarkı söyleyerek ekibin uyumunu ve iç iletişimini güçlendirmeyi hedefleyen zaman zaman şirket için özel marşlar oluşturulan bir proje. Dans atölyesinde insanlar arasındaki iletişim bariyerlerini yıkıyoruz ve birlikte dans ediyoruz. Takım arkadaşlarımızla birlikte içimizdeki yaratıcılığı tuvale döktüğümüz çalışma Resim Atölyesi. Son olarak tüm bu takım eğitimlerini bir araya getirerek büyük bir gösteri yaptığımız şirket gösterisi projemiz bulunuyor.
Bireysel talepleri karşılamak için Harbiye ofisimiz dışında Tünel ve Kadıköy’de de stüdyolarımız bulunmakta. Dönem dönem farklı seviyelerde açılan gruplara bireysel katılım mümkün.

Ritmbox ekibi olarak albüm çıkarmaya nasıl bakıyorsunuz? Yoksa konsepte uygun olmadığı için böyle bir çalışmaya sıcak bakmıyor musunuz? M3 Works olarak ileride düşündüğünüz projeleriniz, hedefleriniz neler?
Aslında bir demo albümümüz var. JCI (Junior Chamber International) için Rhythms of Istanbul şeklinde özel bir albüm hazırladık. Şirketlerin konseptlerine özel albümler de hazırlayabiliyoruz.
Ritmbox perküsyon topluluğu için özel bir albüm önümüzdeki yıl içinde çıkacağını söyleyebilirim. Ayrıca perküsyon eğitim DVD’lerimiz için de bir şirket ile anlaştık; yakında bunun kayıtları da başlıyor. Önümüzdeki yıllarda projelerimizi çeşitlendirip geliştirerek bulunduğumuz alandaki konumumuzu güçlendireceğiz. Uzmanlık alanımız dışındaki konularda hizmet vermeyi düşünmüyor, bu tarz talepler karşısında güvendiğimiz iş ortaklarımıza yönlendirmeyi planlıyoruz. Yurtdışı, özellikle kurumsal bağlantılarımızın bulunduğu İngiltere, takım çalışması uygulamalarında çok fazla gelişmiş ve Türkiye olarak biz henüz işin başındayız. Buradaki firmalarla daha sıkı işbirliği sonrasında diğer Avrupa ülkelerinde ve Türkî Cumhuriyetler’de hizmet verme hedeflerimiz var. Şimdiden önümüzdeki aylarda Almanya, Belçika, Azerbaycan ve Türkmenistan’da bazı çalışmalarımızın kesinleştiği bilgisini verebilirim.

Eğlendirirken eğleniyor, eğlenirken de para kazanıyorsun. Galiba dünyanın en zevkli işini yapıyorsun? Yaptığın meslek ise okuduğun bölümle kelalaka!
Aslında hedefim rock yıldızı olmaktı! Bu, tam olarak anlattığını betimliyor. Şimdikinin ise birçok prosedürü var ve her kısmı bahsettiğim “iki saat” kadar keyifli değil. Ama evet, işimi çok seviyorum ve genel itibariyle birçok işten kat be kat keyifli olduğu konusunda hemfikiriz.
Bölüm tercihimde ailem ve şu meşhur “ne doktorlar ne mühendisler” prestijinin bilinçaltımda bıraktığı etki ağır bastı. Yoksa ben içten içe konservatuar istiyordum; fakat bunu yüksek sesle dile getiremedim. Ama makine mühendisliği bana profesyonel iş yaşamını, amatör olarak yıllarca uğraştığım müzik ve yazın da sanat yaşamını öğretti ve ikisi birleşince M3 Works oluştu. Yani bence “kelalaka” değil tam da “düşeş” gelmiş. 🙂 Bir anımdan bahsedeyim: Arçelik ile toplantımız var ve odada beni bekliyorlar. İçeri girdiğimde flipchart’taki bazı formüllere gözüm ilişti. “Aaa, termodinamiğin ikinci yasası!” diye söze girdim. Sonrasında lisansımın makine mühendisliği olduğunu anlatıp diğer lisansdaşlarımla sıkı bir muhabbet sonrası iletişimimiz çok daha kolay oldu ve işi aldım.

Eğlenmeyi çok seven Türk gençliği olduğu eleştirisine vereceğin cevabı çok merak ediyorum. Samimi olarak soruyorum; biz gençler, eğlenceye ayırdığımız vakti fazla mı kaçırıyoruz?
Bence az bile yapıyoruz. Avrupa’da haftalık çalışma ortalaması 38.6 saat ve tatil gün sayısı bizden fazla iken, biz 45 saat çalışıyoruz. Bir insan 8 saat çalışıp 8 saat uyuyorsa kalan 8 saatte eğlenmelidir. Planlı, yoğun bir çalışma ardından vakit varsa bol bir eğlenceyi hepimiz hakkediyoruz bence. Yeterki dozaj tutturulsun.

Peki sana göre göreceli bir fenomen olan ‘eğlenme’nin dozajı nasıl olmalı? 8 saatlik eğlenceden kastın istediğin gibi vakit geçirme mi? Burayı biraz açabilir misin?
Herkesin eğlence anlayışı farklıdır aslında. Kimi saatlerce film izlemekten keyif alırken, kimi arkadaş sohbetlerini sever, kimi dansetmeyi. Kimi de benim gibi hepsini sever. Bunların hiçbirini yapmakta mahsur olduğunu düşünmüyorum; ama dozajını bildikten sonra. Kastettiğim şu: Sabahlara kadar içerseniz uykusuz bir şekilde gittiğiniz işte/okulda v.s. ne kendinize hayrınız olur ne de yaptığınız işe.
8 saatlik eğlence ise yediğiniz yemekten, otobüste okuduğunuz kitaba, yolda yürürken ipod’unuzda çalan müziğe kadar artan yaşamınızı kaplamalı. Trafikteki sıkıcı beklemeyi de bir keyif haline veya fırsata dönüştürmek elimizde…

Genç yaşta şirket sahibi birisi olarak girişimci adayı gençlerimize neler söyleyeceksin buradan?
Sürekli çabalamak, kurcalamak lazım. Sürekli bir çaba sonucunda mutlaka bir şeyler oluyor, bir sonuç alıyorsunuz. Bir de yanınızdaki insanlar çok önemli. Tek tabanca ilerlemek başta cazip ve kolay gözükebilir. Zaferlerin tadını tek başına çıkarmak keyifli olabilir; ancak mağlubiyetleri de paylaştığınız, birbirinize destek olduğunuz zaman, tekrar yeni bir güçle kalkıp mücadeleye devam edebiliyorsunuz. Bu yüzden haddim olmayarak, mutlaka sırtınızı güvenle yaslayacak iyi birer ortakla yola çıkmanızı veya en azından yakın çalıştığınız kişilerin bu şekilde olmasını öneririm.

M3 Works web sitesi: www.m3.com.tr

Ritmbox web sitesi: www.ritmbox.com

Röportaj: İbrahim Eryiğit

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir