Sinema: Birinci Elden Görüntü

Günümüz dijital kopyalamalarıyla sanata erişim çok kolaylaştı. Bir yandan da biraz karmaşıklaştı açıkçası. Birkaç DivX film bir DVD’de, DVD’ler farklı yerlerde, ilgisiz ilgili filmler kitap aralarında, masa kenarlarında birikmiş… Canım bir film izlemek istediğinde aradığımı değil de rastgele birşeyler buluyorum ve güzel keşifler de çıkabiliyor bazen. Hele ki benzer konseptli filmler aynı paralel ve meridyenlere denk düştüyse mini-kendi kendine-konsept-film festivali tadı verebiliyor.

Geçtiğimiz günlerde iki tane çok farklı film izledim. İkisi de Blair Witch tarzında -hani şu bilgisayar oyunları dilinde “first person shooter” dedikleri gibi- tek kamerayla ve olayın kahramanları tarafından çekilmişti.
2008 yapımı Cloverfield’ı ilk izlerken, “Acaba bunu da pazarlarken Blair Witch gibi –aslında gerçekten yaşanmış da sonradan bulunmuş- misali şehir efsanesi tadı yakalanmaya çalışılmış mı diye düşünmeden edemedim. İzlememiş olanlara –kötü arkadaş- taklidi yapıyorum: Devamındaki canavar hadisesini görünce böyle olmadığını, şahane bir kurguya sahip olduğunu görüyorsunuz. Bakınız pek de kötü bir arkadaş değilim; canavar olduğundan bahsettim ama detaya girmedim. A bir de teyp bir aşk hikayesi başlangıç teybinin üstüne kaydediliyor ve yer yer ustaca bunlara şahit oluyoruz ki, filmin genelindeki klasik Hollywood’un “dünya yansa aşkımı yaşarım” tadı perçinleniyor. Aksiyonla gençlik-romantizm harmanı sevip de orijinal birşeyler görmek isteyenlere tavsiye ederim.

İtalyanlarca 2007’de yapılmış Rec (hani şu kamera kenarında yazan Record’un –kayıt- kısaltılmışı) ise aynı DVD’de olmasıyla karnaval havasında bir lezzet yakalamamı sağladı. Bu sefer çekim profesyonel (gerçi nasıl bir handy cam’se o, Cloverfield görüntüleri de pek güzeldi). “Siz Uyurken” adlı programın şirin spikeri Angela, Pablo adlı kameramanıyla güzel güzel gece çalışanları çekmektedir ve bugün İtfaiye ekibini çekmesi gerekmektedir. Röportajlar sırasında itfaiyecilerin yaptıkları işin %70’inin yangın söndürme dışı kedi ağaçtan indirme gibi abidik gubidik görevler olduğunu öğreniyoruz. Akabinde bas bas bağıran bir teyzeyi sakinleştirmek üzere yola çıkıyoruz; ama bu sefer gıcık herif değilim; konuyla ilgili birşey söylemiyorum. Şunu biliniz ki leziz bir korkuya dönüşüyor olay. Yavaş yavaş hadiseye dalıyor yer yer hopluyor, “doğru çek Pablocum şu kamerayla” diye hayıflanıyorsunuz.
Bu “birinci elden” görüntü tarzını sevdim. Gerçi her birimiz eline bir kamera geçtiğinde benzerini yapıyor; o yüzden bir içselleştirme de olabilir; ama olsun, benzer filmler bulup tadını çıkarmaya devam edeceğim. Siz de çıkarın (tadını).

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir